17 Kasım 2009 Salı

3-Şimdiye Bileşik Zamanlar

Sıska adam, koridorda kapılara hiç bakmadan ilerlemeye başlıyor, rahat hareketlerle uçar gibi ilerliyor. Ara sıra en dikkat çeken kapılara karasızca göz ucuyla bakıyor ama hiç durmadan ilerliyor, hayatını değiştirecek yepyeni bir keşif yapmayı aklından geçiriyor o anda. “Bu kapılardan biri öyle bir yere açılacak ki, eriyip gideceğim o yerlerde, kaybolup gideceğim ve kurutulacağım bu bana ait olan ama hiç istemediğim hayattan,” diye geçiriyor aklından. Kocaman siyah demirden bir kapının önünde duruyor, başını yaslayıp içeriyi dinliyor; korkunç uğuldamalar geliyor kapının ardından, sessizce dönüp yürümeye devam ediyor. Sade, minik bir kapıya geliyor, “acaba” diye geçiriyor, hafifçe itiyor kapıyı, içeride uzun saçlı bir adamın, kocaman kırda bir kayanın üstünde oturmuş elindeki bir çiçekle şarkı söyler gibi konuştuğunu görüyor. Kapatıyor kapıyı ve koridorda ilerlemeye devam ediyor. Ne aradığını bilse belki her şeyin daha kolay olabileceğini düşünmeden edemiyor. Koridorda dalgın dalgın dolaşırken aradığının burada olamayacağına karar veriyor. Çaresizce soğuk yatağında açıyor gözlerini, her zamanki gibi…

Hiç yorum yok: