11 Nisan 2008 Cuma

İstanbul'da boğulmak...

Mecidiyeköy’deyim, bu ben miyim… kocaman bir kargaşanın, bir metal yığınının orta yerinde, egzoz dumanları düşlerimi siyaha boyarken, neyi bekliyorum. İnsanların nefesleri tenimde… kirleniyorum, öfkem de onları kirletiyor… hava soğuk, yağmur yağmıyor, sırılsıklam gözlerim… ter kokuları, yapış yapış bakışlar yerlerde… insanlar akıyor her yöne… çarpışıyorum hepsiyle tek tek, dönüp bakan da yok… sıkışıyorum beklerken… bekliyorum bilmeden neyi beklediğimi… nereye gittiğimi bilmeden biniyorum Şişli-Pendik otobüsüne çift katlı insan düşünceleri, çift katlı insan korkuları, insan öfkeleri üst üste… en üstüne çıkıyorum sıkışmışlığımın, sıkılmışlığımın… hastayım bugün yine… korkağım bugün yine… bugün yine buradayım … kaosun, kargaşanın, karmaşanın, karanlığın ortasında tek başıma bekliyorum, gidiyorum; neyi beklediğimi, nereye gittiğimi bilmeden… bugün yine buradayım, bugün yine sıkışıyor kalbim, ellerim, gözlerim, nefesim, bedenim, ruhum… sıkışıyorum yine tek başıma… çift katlı yolculuklar yapıyorum hatıralarıma her gün, her gün hesaplaşıyorum kendimle, her gün suçluyorum, her gün affediyorum kendimi Mecidiyeköy-Küçükyalı arası… her gün kızıyorum insanlara, bağırıyorum içimden yılgınlığımı, her gün kavga ediyorum egzoz dumanlarında kaybolan benliğimle… kaçmam gerek oysa ki, ama işte bekliyorum, neyi beklediğimi bile bilemeden. Kızdığım insanlara benziyorum akıp giden otobüs camlarında, kapılarında yüzüm… öfkeme kornalar çalınıyor, içsesim kaynayıp gidiyor aralarında bir ben duyuyorum, herkesin iç sesi dudaklarımda, ağırlaşıyorum günden güne… ağırlıklarım engelliyor kaçışlarımı, önüme setler kurulmuş İstanbul sınırlarında… dizlerime kadar gömülmüşüm bu şehre ve tek bir adım atamıyorum… kaçmak istediklerim tutuyor beni, bağlıyor elimi kolumu, kaçmak istediklerimi kaybetmekten korkuyorum. Nefret ettiklerimi terk edemiyorum. Yapış yapış bu şehir, yapış yapış umutlarım bu şehirde. Boğuluyorum her gün çift katlı Şişli-Pendik insanları arasında… çift kat nefret ediyorum kendimden, üst üste yaşanan İstanbul’da, yasını tutuyorum üst üste günlerimin… iki kat artıyor acım, hastalıklarım, iki kat bağırıyorum kendi kendime… duyamıyorum ne söylediğimi bile, kimse duymuyor… sağırlık, körlük iki kat bulaşıcı bu şehirde, şimdiden iki büklüm olmuşum, daha da çok erken vakit. Beklemekle biter mi bu yollar?

19 Aralık 2006 Salı

Hiç yorum yok: