10 Nisan 2008 Perşembe

değişmek...

İnsanlar bir yaştan sonra büyümüyorlar değil mi? Ben büyümedim, ben belki de hiç büyüyemedim yeterince. Hayatta olabilecek hiçbir şeyin beni şaşırtamayacağı o noktaya gelemedim. Sadece kelimelerim eskidi, cümlelerim tekdüze ve anlamsız, şaşırmalarım sıkıcı ve şiddetsiz… ama hala kendimi anlatmaya çabalıyorum, diğerlerinin gözlerinden bakmaya çalışıyorum günlerime, günlerimin içinde sürünen kendime… Sürünüyor muyum, sürükleniyor muyum? Yani en ufak bir çaba harcıyor muyum ilerlemek için… Çelişik dakikalarım uzadıkça uzuyor geçmişime doğru. Geçmişten gelip, geçmişe gidiyorum, bir geleceğim yok benim. Hayatıma nasıl girdin, ya da nasıl aldın beni kendi hayatına? Sindirebildin mi içine irin kokan hastalıklı düşlerimi? Bunlar sana sorularım değil, seni asla sorgulamıyorum, bunlar kendimi yargılamalarım. Bir insan kendisini sevmezse ne olur biliyor musun? Ölümü bile dileyemez. Ben ne kendimi ne de seni seviyorum, ne de bana hediye ettiğin gülüşlerimi, ne de gözyaşlarını. Bana öğretemediğin çok şey var, beni değiştirmek için çok uğraştığını da biliyorum, ben de uğraşırdım eskiden, günlüklerimi yakmadan önce, beynimi de yakabilseydim keşke. Ama değişmiyorum. Ben değişirsem sen de değişeceksin, sahip olduğumuzu düşündüğümüz her şey değişecek, gözlerinin rengi bile değişecek ve sen ağlayacaksın başka renkteki gözlerinle ellerime. Düşlerimden çıkıp gitmek için çok sebebin var, arkana bile bakmadan gidebilirsin. Bana öğretemediğin çok şey var, bana tutunmayı öğretemedin, beni değiştirmek için birkaç çıkıntımı törpüledin ve kanayan yanlarımı görmemek için başını öne eğdin. Şimdi daha yuvarlağım, düşerken takılmıyorum pürüzlere, kayıp gidiyorum, bana yuvarlanıp da düşmemeyi öğretemedin. Biliyorum sen benim en sivri yanlarımı törpülerken, çocukluğundaki pembe bir balon gibi havalanacağımı sanıyordun, oysaki ağırlıklarım çıkıntılarım değildi ve ben demirden bir gülle gibi düşüyorum. Ama yine de sen beni değiştiremedin, düşüyordum, yine düşüyorum, belki daha kolay, belki daha hızlı o kadar. Bir bonzai ustası gibisin. Köklerimi buduyorsun, beni küçücük yapıyorsun ama ben hiç değişmiyorum. Sen işini çok iyi yapıyorsun. Gideceğini biliyorum, gitmekte de özgürsün, yeterince uğraştın. Ben sana tutsak olmuşken çoktan, sen hep özgürdün. Ben seni hiç tutamadım, sana hiç tutunamadım, dengeni kaybetmeni hiç istemedim. Gideceğini biliyorum. Yüzüme bakamayışın bu yüzden. Çoktan gitmişsin gibi, sıcaklığın çoktan gitmiş, gözlerin çoktan gitmiş… Sanırım gitmeye hazırlanan bir tek ellerin kaldı, avuçlarımda. Mum ışığında duvara yansıyan güvercin kanatları gibi ellerin de uçup gidecek birazdan. Ve ben sadece bakakalacağım ardından, titrek gölgelerin arasında. Yalnız şunu bil ki, sen gidince de ben değişmeyeceğim.

Hiç yorum yok: